Peygamber Efendimizin Dünyaya Teşrifleri
Ashabdan Saib bin Yezid, Resul-i Ekrem Efendimizin nübüvvet mührü ile ilgili şöyle der: “Çocukluğumda teyzem beni Nebiyy-i Ekremin (s.a.v) yanına götürüp, ‘Ya Resulallah, şu yeğenimin ayağında ızdırabı var ‘dedi. Resulallah eliyle başımı sıvazlayıp bana bereket dua etti. Sonra abdest aldı. Abdest suyundan içtim. Sonra arkasında durdum ve iki omuzu arasında çadırın koca düğmeleri (yahut keklik yumurtası) gibi olan Hatem-i Nübüvveti gördüm”2. Kâinatta en büyük hadise şüphe yok ki, Kâinatın Efendisi Peygamberimizin dünyaya teşrifleri hadisesidir. Kadir-i Zülcelâl onun gelişini takdir etmemiş olsaydı, kâinat da insan da olmayacaktı. Dolayısıyla imtihan dünyasının da kapısı açılmayacaktı. “Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Nur-u Muhammedi (s.a.v) o kâtibinin kaleminin mürekkebidir. Eğer o âlem-i kebir, bir şecere tahayyül edilirse, Nur-u Muhammedi hem çekirdeği, hem semeresi (meyvesi) olur. Eğer dünya mücessem bir zihayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur. Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur.3 İşte ” Eğer sen olmasaydın ey Habibim, felekleri (kâinatı) yaratmazdım” kutsi hadisi, bu sırra işaret etmektedir.
- tarihinde oluşturuldu.